29 Ocak 2015 Perşembe

BEŞİR FUAD




                                                                 BEŞİR FUAD (1852-1887) 

19. yüzyıl Türk aydını. Aydınlanmacı. Asker ve entelektüel. Fırtınalı geçen ve 35 yaşında kanlı bir intiharla sonlanan sıra dışı bir yaşam öyküsüne sahip. Bileklerini kestikten sonra kendini kaybedene dek ölümünün son anlarını yazıyor. Bıraktığı mektup ise ölümünden üç gün sonra gazetede “Mezardan Bir Seda” diye yayımlanıyor. Hayaleti ise günümüzde bir avuç Türk entelektüeli arasında sisli bir efsane gibi dolaşıyor. 


ÖZEL HAYATI VE DRAMI

Beşir Fuad'ın kişisel yaşamı ise tam bir dramdır. Annesi akıl hastasıdır. Bu yüzden son yıllarında onu hastaneye yatırmıştır. Bu tutumu başta Ahmet Midhat olmak üzere birçok yakını tarafından eleştirilir. Beşir Fuad, ırsî nedenlerle kendisinde de akıl hastalığı olduğundan korkar. İlim merakı bu kuşkuyu daha da körüklemekte ve bu konuda adeta kütüphaneler devirecek kadar kitaplar okumaktadır. Bir doktorun tavsiyesi üzerine depresifliğe karşı önlem olarak kendini sefahate vurur! Yani yiyip içip gezip tozup gönül eğlendirerek, bir tür kendindeki potansiyel bunalımı yok edecektir. Ancak bu tedavi tam tersi bir sonuç verir ve belki de onun erken yaşta intiharına neden olur. Beşir Fuad, sefahate başlamasını ve daha sonra içine düştüğü bunalım ve ikilemleri veda mektubunda tatlı tatlı anlatır. 

Ölümünden önce bıraktığı mektuplar bu konuda gerçekten başka izahata gerek bırakmayacak kadar açıktır. Öncelikle “Niye eve gelmiyorsun” diye ağlayan karısı ve “Artık beni sevmiyorsun” diyen Fransız metresinin arasında “binamaz” kalmıştır. Yani yeryüzünde rahat edeceği herhangi bir nokta kalmamıştır. İntiharın ana nedeni olarak bu durumu göstermesi ise onun “realist” zihniyetine uygundur. 
Bir ara İstanbul’a gelen bir Fransız tiyatrosundaki bir artiste âşık olmuştur. Beşir Fuad ona Kuzguncuk’ta bir ev tutar. Onunla da yaşamaya başlar. Ondan bir süre sonra kızı olur. Adını Feride koyarlar. Bu kızın hikayesi de başlı başına bir öyküdür: Onun izini Beşir Fuad biyografisini yazan Orhan Okay, Beşir Fuad'ın torunu Fuat Tokdemir’in yazdığı bir mektuptan aktarır. 1918’de İstanbul işgalinde İstanbul'a gelen Fransız subaylardan bir binbaşının karısı “Ben Beşir Fuad'ın kızıyım” diyerek akrabalarını aramaya başlar. O sıralarda Beşir Fuad'ın karısı Şaziye haberi getiren oğlu Selim'e “Onu ararsan, sana analık hakkımı helal etmem” der. Beşir Fuad'ın Fransız kızı Feride böylece, İstanbul'u terk eden Fransız subayları ile birlikte tarihe karışıp gider. 

NEDEN BÖYLESİ BİR İNTİHAR


Beşir Fuad intihara ölümünden iki yıl önce karar verdiğini yazar. Bu çok sevdiği oğlu Namık Kemal’in 2 yaşın eşiğinde ölümüne denk gelmektedir. Yine intiharından tam bir yıl önce çok sevdiği annesini de kaybeder. Bu da onun yaşama dayanma duygusuna ağır bir darbe vurur. Bunların üzerine iki kadınla olan fırtınalı ilişkisi de eklenince dayanmakta zorlanır. 

Peki neden tabanca veya ilaçla değil de, bileklerine morfin sıkıp damarlarını keserek üstelik ölümünü satır satır yazarak vahşi bir intiharı seçer? 
Bunun nedenini de kendi anlatır. Tabanca, bıçak vs. intiharı kolaydır. Bir anlık işlerdir. Geri dönüşü yoktur. Oysa “azimli insan” göre göre ve intiharın zevkini çıkararak intihar eder. Nitekim intihar mektubunda da kendisinin bu “azmi” gösterdiğini vurgular. İlime olan bağlılığını ölürken de kanıtlar ve cesedinin araştırma için o sırada üzerinde çalışacak ceset bulamayan Tıbbiye’ye bağışlanmasını ister. Ancak bu isteği yerine getirilmez ve cesedi gömülür.
Damarlarından kanlar akarken yazdığı o mürekkep ve kan karışımı ünlü ve dehşetengiz metninde ise şöyle der:
“Suret-i Varaka, 
Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı...”
Beşir Fuad hakkında Enis Batur 1981’de “Beşir Fuad yanlış kardeşim benim” dizesiyle biten bir şiir yazar. Ahmet Oktay ise 1996’da Enis Batur’a cevaben bir Beşir Fuad şiiri yazacaktır. Bu şiir ise “Beşir Fuad! Kardeşim benim” dizesiyle bitecektir.




7 yorum:

  1. İlk duyduğumda şaşırmıştım. Bunu nasıl ifade edeceğimi bulamadım. Ama yaptığı kimsenin yapamayacağı bir şey. Yani insana "yok böyle cesaret"dedirtiyor... Beşir Fuad'ın yaşamı ve ölümü edebiyatta büyük yankı uyandırmıştır. Beşir Fuad her yönüyle edebiyatın önemli bir ismidir. Bu ilginç konuyu ele aldığın ve bilgilendirdiğin için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Adamın ya aynı ben. =) İntihar meraklısı çıkmış resmen. Gerçekten de akıl hastalığı ırsi olabiliyor. Bu adam da baştan beri paranoya vardı zaten. Ondan ne kadar kurtulmak istese de başaramamış. Oysa ölüm herkesin için var. Onu kabullenmeliydi. Ama o da benim gibi sevdiklerinin acısına belli ki dayanamayan tiplerden. Belki de başka ölümler görmemek için erken yaşta ölümü tercih etti. Kendisini daha da merak ettim. Asker olmasının etkisi de olsa gerek mazoşist bir yapısı olduğu kesin. Baksanıza ölürken bile acı çekmek istemiş. İlginç. Peki edebiyata ne kazandırmış?Onu da merak ettim bak. Çok hoşuma gitti, değerli paylaşımınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Ben Beşir Fuad'ı ilk okuduğumda ölümüne çok şaşırmıştım .Acı çekmek ,bedenine bu acıyı hissettirmek çok kötü birşey,böylesi bir ölüm Allah kimseye vermesin .Hayat insanı çoğu zaman intihar eşiğine getiriyor ama herşeye ragmen hayata tutunmak lazım. Yaşamak çok güzel, yorumlarınız için teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Beşir Fuad, edebiyat tarihimizde ilk materyalistler arasında da anılmaktadır. Bu denli ilime, irfana kendini adamış genç bir kalem, hayatının baharında türlü şansızlıklar nedeniyle üzücü bir intihar ile hayatını sonlandırmış. Beşir Fuad'ın intiharı alelade bir intihar değildir. Kuşkusuz onu bu ilginç intihara sürükleyen nedenler arasında ilk olarak içinde bulunduğu o bunaltıcı iç dünyası, annesinden aldığı genetik saplantılar, mutsuz evlilik ve kısacası hayatındaki her şey onu bu duruma sürüklemiştir. Ölürken bile bu denli bilime aşık bir adamın, Tıbbiyeye bağışlanma gibi son isteği ne yazık ki türlü dinsel inançlardan dolayı geri çevrilmiştir. Beşir Fuad gibi bir yazarın unutulmuş özel yaşamının darbelerini realist bir bakış açısı ile sunduğun için çok teşekkür ederim. Kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
  5. Böylesine şanssızlıklar yaşamış bir insan olsa da edebiyatımız açısından önemli bir isimdir. Edebî kişiliğini ve hayatıni böyle güzel şekilde ele alıp aktardığın için teşekkürler. Kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
  6. Çok etkileyici bir anlatım olmuş.Bir Edebiyatçıyı anlamak için önce yaşadıklarını bilmek gerekir.Bu enteresan bilgileri bizimle paylaştığın için teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  7. Beşir Fuatın edebiyatımızda ünlendiği nokta ölümü yazan şair olmasıdır.Ele aldığın konuda da bahsettiğin gibi akıl hastası olması genetiktir.Yoksa normal bir düşüncede olan insanın kendini bile bile ölüm gibi acı bir sonuca sürükleyip yaşamına son vermesi akıl işi değildir.Beşir fuatn açıkçası romanını hiç okumadım ama anlattığın içeriğe baktığımda gerçekten etkilyeci ve hazin bir son yaşamış.Hayatı ve kendisi ilgimi fazlasıyla çekti.Beşir Fuatın bilmemiz gereken özellikleri verip çokfazla ayrıntılara girmeden konuyu bütün açıklığıyla ele almışsın.Bilgilerini ve anlattıklarını bizimle paylaştığın için teşekkürler...

    YanıtlaSil